Sonumun Başlangıçı


Bir yanımız susarken,diğer bir yanımız çığlıklar içindeyse;biz mutlu olamazdık. 

Sonbahar rüzgârları daha bir hidettle esiyordu. Üşüyordum üşüdüğümü hissedemeyecek kadar. Bu esen soğuk rüzgarlar teninde değilde,ruhumda derin boşluklar bırakıyordu.
Güneş batmaya yaklaşmıştı. Gökyüzü kızıllığa boğulurken,bir yaprak dalını terk edip önüme düştü. Terk ediliş;koca bir yazın ardından "Hoşçakal "demeden gitmekti.
Yanıma birinin gelip oturduğunu gördüm . Sesizdi. Ne bana dönüp bir kez bakıyordu ne de konuşuyordu. Az önce önüme düşen yaprağı alıp incelemeye başladı. Sanki benim burda olduğumu yeni fark etmiş gibi bana hayretle baktı. Bende onun yüzümü ona çevirince aynı tepkiyi verdim.      
Dudaklarımdan  rüzgara karışan sadece bir kelime döküldü. 
    -Sen ...diyebildim,fısıltı şeklinde.
    Ifadesizdi. Benim yüz hatlarımı inceliyor nasıl tepki verdiğimi ölçüyordu. 
-Bunun olması imkansız ,dedim. Konuşmuyordu. Gözleri yıldızsız  gece kadar ifadesizdi. O bakışların ardında daha fazlası vardı biliyordum. Biliyordum ,çünkü o bendim. Benim SUSAN tarafımdı.
Cevap vermeyeceğini düşündüm. Ama o bana soru sordu beni şaşırtarak.
-Mutlu musun?
Kaşlarım çatılırken , önüme dönüp batan Güneşe baktım. Cevap vermemi bekliyordu. Ama ben vermeyecektim . O da biliyordu. Değildim,değilim,olmayacaktımda . Bu soruyu asıl benim ona sormam gerekirdi. Beni bu hale getiren oydu.
Bana yapılan bütün hatalara,denilen sözlere,kayıp olan parçalarıma ,donuk bakan gözlerime SUSAN oydu.
Güneş batmıştı. Evet artık karanlık esir almıştı şimdi gökyüzümü. Önüne dönüp susmaya devam etti
Bende susuyordum. Hem ne diyebilirdim ki? Ellerimdeki satır çizgilerinin bıraktığı izleri gösterip yoruldum mu demeliydim yoksa taktığım maskeleri gösterip mutluyum mu demeliyim?

Ben kimdim? Duvarların arkasına saklanan ruhu sakat kalmış kız çocuğu mu,yüzünü maskeleyen herkesi güldüren kız mıydım ?

Ben düşünürken öbür tarafıma birinin daha oturduğunu gördüm . Kafamı çevirip baktığım da bu sefer şaşırmadım. Tekrar önüme dönüp alacakaranlığı seyrettim. 
-Ağlamandan nefret ediyorum,dedi. Işte bu da ÖFKEM di. Benden nefret ettiğini çığlık çığlığa söyleyen yanımdı. Ilk başta kime söylediğini anlamayarak suskun tarafıma döndüm. Ağlamıyordu. Beni seyrediyordu. Sonra ellerimi yanağıma dokundurduğum da ağladığımı  farkettim.
 Akan gözyaşı değildi. Siyah,koyu bir sıvıydı. Bu murekkepti. Ben ne olduğunu anlamaya çalışırken aniden konuşmaya başladı öfkem:
-Neden hep böylesin? Neden tek bir kişi olamıyorsun?Neden bizi parcalara böldün? Ve neden,neden kendinin bizim katilimizsin?
Cevap veremedim. Sustum. Daha doğrusu vermedim. Susan tarafımın elindeki kurumuş yaprağı alıp,avcunun içinde ufalayıp rüzgara teslim etti.
Susan tarafım korkmuştu. Ama korkusunu belli etmiyordu. Her zamanki gibi ifadesizdi. Eğer öfkeme korktuğunu belli ederse,ruhum öfkemin eline düşerdi. 
-Susma!bağırdı ama tepki vermedim. Rüzgarın uğultusu eşlik etti sözlerine. Dudaklarımdan bir ıslık gibi çıktı sözler:
-Sence ...Gözlerimi ona dikip,kollarımı iki yana açarak devam ettim "Ben bunun böyle olmasını ister mıydım?"
-Izin verdin.Boyun eğdin kendine ,çevrene.Zihnine o duvarları sen ördün . O satır çizgilerini boynuna kendin doladın. Bizi bu hale sen getirdin.
Ayağa kalktım. Hava karanlıktı. Ama uzağı görebiliyorudum. Ileride bir uçurum vardı. 10 adım ötede.
-Her son bir başlangıçı simgeler.
 Sustu baktığım yöne bakıp bana endişeli ve biraz öfkeyle:
-Sen vazgeçmişsin,dedi.
Son kez Susan tarafıma baktım. Bir ifade olsa gözlerinde gitmeyecektim. Ama herşeyde olduğu gibi yine ifadesizdi.
Öfkeme dönüp baktım. Bana yine kızıyordu.Ama ben duymuyorudum bu sefer. Ya da duymamayı seçmiştim.

Rüzgar bana uçurumdan ezgiler getiriyordu. Gözlerimi kapattım ve dinledim. İlerlemeye başladım. Arkamda bıraktıklarım yine aynıydı. Bir gün daha boyun eğmişti karanlığa. Uçuruma gelince son kez baktım arkama. Sırtımı dayadım sonsuzluğa ve cevap verdim :

-Evet ben vazgeçtim!

Dalından ayrılan bir  yaprak gibi bıraktım kendimi uçuruma. Rüzgara bıraktım kendi ruhumu.

Ve bıraktım kendimi sonumun başlangıçına!

Yorumlar